15 Temmuz 2013 Pazartesi

bebekler ne ister? Vol. I


Uzmanlara göre bir bebeğin ilk üç ve hatta beş yılı hayati önem taşır.  Hayati derken yemek içmek bir kenara esas mesele psikolojik.  Bu bağlamda ne yapalım da o ilk üç yılda kendine güvenli, mutlu, huzurlu, kendisine ve etrafına faydalı, gelişmeye açık ve bağımsız bir birey olması ihtimalini en azından arttıralımı araştırdım.

Piyasadaki yayınlardan bir derleme yapmak gerekirse:


1. Bebeğiniz doğduğu ilk aylarda ağlayacaktır, sabırlı ve güçlü olun: pek çok bebek özellikle doğumundan sonraki ilk ay, bir kısmı da üç ay sıksık ağlayacaktır. Ağlamalar büyüyene kadar asla tamamen bitmeyecektir. Yabancı bir dünyaya düşsek derdimizi anlatacak dil bilmesek hatta derdimizin tanımını bile bilmesek ve üstelik ortamdan çok korksaydık biz  yetişkinler daha da fazlasını yapardık, bu yüzden bebeğinize karşı daima anlayışlı olun. Önceliğiniz ağlayarak ne anlatmak istediğini bulmaya çalışmak olsun.

*Altı kirli mi? Kontrol edin.

*Acıkmış olabilir mi? Saate bakın bir önceki yemeğinin üstünden ne kadar zaman geçmiş hep bilin. Yeni doğanların saatlik  değil, her istediğinde beslenmesi gerekmektedir, unutmayın. Gerekirse meme sunun ya da mama verin.

*Gazı var mı? Omzunuzda dolaştırarak pışpışlayın.

*Sevgi mi istiyor? Bebekler bazen korkar ya da sadece sevgi ister. Anne sütü boyunu uzatıyor ise, sevgi ve kucaklama gelecekteki mutlu insanı oluşturacak gıdadır. Etrafınızdakilerin "kucağa alıştırma, aman şımartma" gibi sözlerine asla kulak asmayın. Disiplin zamanı bebeklik değil çocukluk çağındadır unutmayın.  Bir bebek asla şımaramaz ve ağlama sebebi asla şımarıklıktan olamaz, tüm ağlamalar ihtiyaçtandır. Yorgun ve tükenmiş haldesiniz evet ama yılmayın, kucaklayın, sarılın ve kulağına hafif bir sesle ninniler söyleyin, anne kokusunu almasını, sakinleşmesini sağlayın.

*Ağlamayı huy edinmiş bir bebeğiniz olmaması için daha ağlamadan mızıklanmaya başladığında vakit kaybetmeden yanına gidin, ilgilenmek için can hıraç ağlamasını asla beklemeyin. Buna karşı çıkan "aman kızım alıştırma" diyenler de olacaktır kulak asmayın, bebeğiniz "sadece ağladığımda ilgi görüyorum"  fikrine kapılırsa asıl o zamaan yanarsınız, her şey için hemen yırtınarak ağlayan bir bebeğiniz olur. Ülkemizdeki çocuklarının bol ağlamalı ve yırtınmalı olması belki de bundandır kimbilir.  Onu ağlarken susması için asla yalnız bırakmayın, diğer maddeleri sevgi ile uygulayın.

*Bebeğinizin sizin farkedemeyeceğiniz bir sağlık sorunu yüzünden ağlamadığına emin olmak için doktorunuza danışın.



2. Kaç aylık olursa olsun, izletilenin ne olduğu farketmeksizin (bebek filmleri dahil) TV izletmeyin ve onun yanında izlemeyin. Prof. Dr. Paktuna der ki "iki boyutlu sanal görüntüler bebek beyninin evrimsel gelişimine uygun olmayan uyaranlardır. İlk üç yaş, duygu motor dönemidir ve bebek beyni sadece somut gerçekliği kaydeder." Reklamlarda çok eğleniyor, bebek kanalları açıkken yemeğini bitiriyor olabilir. Tv, bir bebeğin yerde yuvarlanarak motor gelişimi için gereken egzersizleri yapmasını, somut gerçekliği içeren çevresine dikkat verip kavramlar geliştirmesini, insanlarla diyolog kurmasını engeller. Bu bağlamda her bakımdan gelişimini engelleyicidir. Tv izleyerek yemek yedirilen bebeklerde ise ileride obezite sorunu görüldüğü kanıtlanmıştır.



3. Bakımını üstlenin. Uzmanlara göre bir bebeğin gelecekte (çocukluk ve yetişkinlikte) kendine güvenli bir birey olmasına giden yollardan biri ilk 3 sene annesiyle kurabildiği ilişkiden geçer. Bebeğinize bir gün siz, bir gün bakıcı/büyükanne vs.  bakıyorsa,  bir uyandığında sizi bir uyandığında anneanneyi görüyorsa, her menüsünü başka biri yediriyorsa, sık sık bakıcı değiştiriyorsanız, bilmeden ve istemeden onun hayata güvenini sarsıyorsunuzdur. Hiç kimse kendine güveni olmayan bir çocuk yetiştirmek istemez, ancak bilmeden hatta iyilik yaptığını zannederek pek çoğu bunu yapar. Bebekler tutarlılık sever, tamamen yabancı oldukları bu dünyada güvende olduklarını hissetmelerini sağlayan belki de yegane şey tutarlılıktır. "Ağladığımda annem gelir altımı temizler ya da acıkmışsam beni doyurur" fikri her yabancı bakımına maruz kaldığında sarsılır. "Annem yok, ya altım kirli kalırsa" endişesi bizim için küçük onun için çok can yakıcıdır.  Uzmanlar eğer çalışmak zorunda değilse mümkün olduğunca bebeğin bakımını annesinin yapması gerektiğine dikkat çeker. Başkasına ki bu en yakınınız anneniz dahi olsa kısa süreler haricinde bırakılması tavsiye edilmemekte. Çalışmanız gerekiyorsa bakıcı değiştirilmemesi hatta çok dikkatle seçilip ilk 3 yıl boyunca mutlaka aynı kişinin bakması da ayrıca vurgulanmakta. Ne olursa olsun bir bebeğin yemek içmek kadar ihtiyacı olan şey, güvende hissetmesidir ve bu yanında annesini ya da anne yerine koyduyu kişiyi görmesi ile mümkündür.



4. Bol zaman ayrırın, tek başına uzun süre bırakmayın, kim yalnızlığı sever ki? Eviniz bırakın pis kalsın, akşama yemek olmasın kahvaltı yapıverin. Herkes bebekli bir evi ve annesini anlayışla karşılayacaktır, karşılamayanlar da zamanla öğrenir. Bir daha asla evladınızın bugünlerine geri dönemeyeceksiniz. Oturun oyunlar oynayın, kucağınızda salıncak kurun, oyuncakları uzaklaştırın "gitti", yaklaştırın "geldi" yapın. Pencereden kuşlara bakın, caddeyi seyredin. Mutfak kaplarından farklı sesler çıkarıp perküsyon yapın. Yeni deneyimler, hisler, sesler, kavramlar tanımasına yardımcı olun. Bu ayırdığınız zaman, ileride size kendi başına işler başarabilen bir çocuktan geri dönecektir.



5. Dışarıya çıkarmaya çekinmeyin. Hava soğuk diye korkmayın, sıkı ve hava şartlarına  uygun kıyafetlerle, korunaklı bir bebek arabası ile önce kısa sonra daha uzun sürelerde  mutlaka sokağa çıkın, size de iyi gelir bebeğe de.  Elbette yazın aşırı sıcak saatler, kışın fırtınalı havalar önerilmez. Sıcak mevsimlerde 10.00 ile 17.00 saatleri arasında bebeğinizin hassas tenini mutlaka güneşten koruyun. Bebeğin bir sokak çantası olsun, içerisinde her daim bez, ıslak mendil, yedek giysi gibi ihtiyaçları hazır olursa dışarı çıkmanız kolaylaşır. Her ihtimali düşünerek kısa süreli bile olsa yanınıza su ve mama da almayı unutmayın. Açıkhava daima güvenlidir. Çok sayıda insanın olduğu kapalı ortamlara (avm, lokanta, okul, vs.) ise özellikle hastalık mevsimi olan kış ve bahar aylarında bebeğinizle gitmemeye çalışın.



6. Konuşun, gözlerinin içine bakarak, düzgün tane tane bir dil ile, bol bol konuşun. Konuştukça bir süre sonra sadece dudaklarınızı takip ettiğini ve taklit etmeye çalıştığını göreceksiniz. Ayrıca arada bir bababa, dadada, lalalala, nanana gibi sesleri ağzınızı göstererek tekrarlayın ki konuşmanın tekniğini çözsün.



7. Gülün, güldürün. Bebekler sizin ruh durumunuzu taklit eder. Eğer anne üzgünse üzülür, mutluysa mutlu olur. Tatsız bile olsanız bebeğinize yansıtmayın. Sonuçta uysal, güleryüzlü bir yavrunuz olur, tıpkı benimki gibi...




Kaynaklar:

Paktuna Keskin, S., 2012. Anneye Güvenli Bağlanma
Öz, M., Roizen, M., 2011. SİZ: Çocuğunuzu Büyütürken